28 Ekim 2013 Pazartesi

Gravity (Spoiler İçerir.)


Gravity, tek mekan ve tek kişi filmi sayılabilecek bir film, uzayda geçtiği için ve film boyunca topu topu üç astronot gördüğümüz ve filmin büyük bir kısmı sadece Sandra Bullock tarafından oynandığı için aslında üzerine Bechdel testi uygulamak çok da mantıklı bir hareket değil. Fakat yine bir Hollywood yapımı ve yine bir "kadın kahraman" stereotipi karşımıza çıktığı için yine de Bechdel testi üzerinden birkaç değerlendirme yapmakta fayda var:

1 - Filmde en azından adını bileceğimiz kadar rolü olan en az iki kadın karakter var mı?

Daha ilk aşamadan testi geçemediği için ikinci ve üçüncü aşamaları uygulamamıza gerek bile kalmıyor Gravity için. Filmde üç kişi rol alıyor, ilki hemen hayatını kaybeden astronot, birkaç dakikalık kısacık bir rolü var, diğer ikisi de bir süre karşılıklı paslaşan George Clooney ve Sandra Bullock. Filmin yarısı sadece Sandra Bullock ile geçiyor. Bu durumda, Sandra Bullock'un canlandırdığı Dr. Ryan Stone karakteri dışında filmde rolü olan başka bir kadın karakter olmuyor, eğer ilk uzay mekiğinin içinde süzülen kadın astronotun cesedini veya Matt Kowalski'nin anlattığı hikayelerden birinde geçen "Bayan Kowalski"yi saymazsak. Bu kadar az oyuncunun olduğu bir filme Bechdel testini neden uyguladığıma gelirsek, Ryan Stone, Hollywood'un "Güçlü bir kadın karakter yaratalım!" algısının en güzel örneklerinden biriydi.

Filme kısa bir bakış atacak olursak Ryan Stone, bir uzay mekiği tamirinde aktif bir görev alabilecek kadar gözüpek, hasta olmasına rağmen işini bitirmeden mekiğe geri dönmek istemeyen, ciddi, görev bilinci çok yüksek bir tıp doktoru/astronot. Ne kadar güzel bir kadın profiliymiş gibi görünse de Ryan Stone, etrafında haylaz ve çapkın bir astronot en uzun uzay yürüyüşü rekorunu kırmaya çalışırken kendisinin anaç tavırlarla angarya olan tamir işine yoğunlaşması, uzaya çıkma görevini kabul etmesinin ardında dünyada yaşamış olduğu bir travmanın yatıyor olması, Kowalski en zor anlarda bile soğukkanlılığını korurken kendisinin sürekli tiz çığlıklar atması ve Kowalski'nin başına dert açan bir karakter olarak şekillendirilmesi, tüm zorluklardan tek başına değil de Kowalski'nin yardımıyla kurtulabilmesi, erkek astronotla fiziksel bağı kesildikten sonra bile onun sakinleştiriciliğine olan ihtiyacı, adının bile bir erkek ismi olması çünkü "babasının hep bir erkek evlat istediğinin" vurgulanması ve her zamanki gibi bizi şaşırtmayan bir şekilde bir Hollywood filminde, uzay elbiseleri içinde olsa bile kadın vücudunu en azından astronot kıyafetini değiştirirken, havayla temas ederken, denizden çıkmaya çabalarken bile olsa tamamen kusursuz bir şekilde satabiliyor olmasıyla birlikte cinsiyet ayrımcılığından nasibini almaktan kaçamamış hatta yine birebir cinsiyet ayrımcılığına alet olmuş bir karakterdir. İzlerken gözüme takılan o kadar çok küçük ayrıntı vardı ki, kafayı cinsiyet ayrımcılığıyla bozmuş biriymişçesine filmi izlemediğim, öyle bir kimliğe bürünmeyip de gerçekten filme kendimi kaptırdığım için filmden tad aldım ama "Bunları daha sonra yazarım," diye düşündüğüm çoğu şey aklımdan çıkmış, hatırladıklarımdan biri Ryan Stone'un halisünasyonunda Kowalski'nin Rusların uzay kapsülünde gizledikleri votkayı bulup da şen şakrak bir tavırla içerken, erkek karakterin öyle bir anda bile soğukkanlılığını koruyup da içki içebilirken kadın karakterin ani bir kararla alkol almayı reddetmesi, ciddiyetini korumak zorunda oluşu, erkeğe her daim eğlenme izni varken kadının her daim panik halinde ya da ciddiyet halinde olmak zorunda oluşu bile gözüme batmıştı.

Genel Bakış: Her şeyi bir kenara bırakırsak Gravity gerçekten güzel bir film. Bilim kurgu beklentisiyle gitmekten ziyade bir macera filmi, aksiyon filmi beklentisiyle gittiğinizde muhtemelen çok daha fazla tad verecektir, Hollywood macera filmlerinin arasında kesinlikle parlıyor. Fakat Hollywood'un korku filmlerinde de, macera filmlerinde de, bilim kurgu filmlerinde de, dramlarda ve komedilerde de ayrım gözetmeden kadın vücudunu her fırsatta satabiliyor olması, yarattığı tek tip ve güçsüz kadınları, en "güçlü" kadınların bile komik birer karikatür oluşları da can sıkıyor, Gravity güzel bir film fakat cinsiyetçi bakış açısını gizli gizli yansıtıyor ve bu güzel değil.


Ek: Ekşi Sözlük'teki bir entry sayesinde şöyle bir yabancı kaynak da buldum, filmin cinsiyetçi bir bakış açısı olduğunu şu şekilde de açıklamışlar: https://medium.com/i-m-h-o/bc089d643d34

25 Eylül 2013 Çarşamba

Mama (Spoiler içerir.)



Mama, çok güzel ve çok duygusal bir hikayesi olan, iyi bir korku filmi. Bechdel testini de benim çıkarımlarımla geçiyor:

1 - Filmde en azından adını bileceğimiz kadar hikayeye dahil olan en az iki kadın var mı?

Film, genel olarak kadınlarla ilerliyor, iki erkek karakter de filmde geri plandalar, korku filmlerinde kadın karakterlerin daha çok ön planda olduğunu fark etmişsinizdir. Genelde yalnız bir anne, toplumdan soyutlanmış bir kız çocuğu, geride bıraktığı bir iş yüzünden öbür tarafa geçememiş olan bir kadın ruhu gibi karakterler korku filmlerinin baş rolünde olurken Mama'da bu saydıklarımızın hemen hemen hepsi var.

Jessica Chastain'in canlandırdığı Annabel, filme adını veren Mama, küçük kızlar Lily ile Victoria ve kızların teyzesi Jean, filmin belkemiğini oluşturan karakterler, hepsi de oldukça aktif bir şekilde rol alıyorlar, senaryoda bulunuş amaçları, hikayenin gidişatı için çok önemli, testin bu aşaması mükemmel bir şekilde geçiliyor.

2 - Filmdeki iki kadın birbiriyle hiç konuşuyorlar mı?

Küçük kızlar birbirleriyle konuşuyorlar, Annabel ile Jean birbirleriyle konuşuyor, Annabel ile Mama sürekli iletişim halinde oluyorlar. Film, testin bu aşamasını da rahatlıkla geçiyor.

3 - Filmdeki kadınlar birbirleriyle, bir erkek dışında herhangi bir konudan bahsediyorlar mı?

Eğer küçük kızları, filmde kadın karakter kullanımına dahil etmeyeceksek (ki bence etmeliyiz) bu aşama biraz benim çıkarımlarımla geçilebiliyor. Şöyle ki, filmdeki kız kardeşler, yıllarca toplumdan bağımsız ve ilkel bir şekilde yaşadıkları için kendi aralarında çok basit bir dil oluşturarak konuşuyorlardı ve kendi aralarında kurdukları cümleler sadece Mama ile ilgiliydi. Eğer bu diyalogları sayarsak film, bu aşamayı geçiyor.

Fakat kız çocuğu kullanımı, çocuğun cinsiyetinden bağımsız olarak "çocuk karakter kullanımı" olarak sayılacaksa o zaman Annabel'in diğer karakterlerle kurduğu diyalogları incelememiz gerekir. Annabel ile Jean, kızkardeşlerin velayetinin Lucas'ta kalıp kalmayacağı üzerine tartışıyorlar, bu sahne, yine bir şekilde bir erkekle bağlantılı olsa da ikinci kez velayet kavgası yaptıkları sahnede, tartışma Lucas'ın ekseninden çıkmış ve iki kadının birbirleri üzerinde güç gösterisi yapmasına dönmüş olacak, bu yüzden velayet probleminin direkt olarak bir erkekle bağlantılı sayılmayacağını düşünerek ben bu filmi, testin bu aşamasından da geçiriyorum.

Yok eğer bu diyalogların da Lucas ile ilgili olduğunu, velayet probleminin Annabel'i ilgilendirmediğini düşünürsek, Annabel ve Mama, film boyunca iletişime giriyorlar. Burada da Mama'nın doğru düzgün konuşamadığını düşünürsek bu diyaloglar da tartışmalı kalıyor. Yine de benim çıkarımıma göre, Mama ile Annabel, Mama'nın geçmişinden, annelik içgüdülerini birbirleriyle karşılaştırmalarından ve kendi çocukları olmayan kızkardeşler üzerindeki rekabetlerinden bol bol bahsediyorlar.

Üstelik hiçbiri sayılmasa bile Annabel'in grup arkadaşı olan bir kadınla olan diyaloğu da Annabel'in hayatı ile ilgili.




Genel Bakış: Korku filmlerinde eski dönemlerde kadınlar sadece çığlık atıp kısacık kıyafetler içinde oradan oraya koşarken memelerini gösterirler, yerlerde yuvarlanırken bacakları açılır ve ancak ve ancak kurban ya da kurtarılacak kadın karakter olurlarmış. Yeni dönem korku filmleri, kadın karakter kullanımını daha az cinsiyetçi hale getiriyor ve genelde yalnız kadınları, hayatlarına tek başına devam eden kadınları, kadın doktorları, avukatları, sosyal hizmetler görevlilerini, üniversite öğrencilerini konu ediyorlar. Bu da en azından evinde biçilmeyi bekleyen zavallı ev kadını rolünden yahut arkadaşlarıyla bir kulübeye tatile gidip de aptallığından ölen sarışın öğrenci rolünden iyidir. Korku filmleri artık kadınları pek çok olayın üstesinden tek başına gelmeye çalışırken anlatıyor ki sanırım en güzel örnekleri The Ring, Dark Water, Skeleton Key, Orphan, The Orphanage ve bu film olabilir. Pek çok korku filminde artık klişe hale gelmiş olsa da evin kadın olan bireyi akıllı, sorunu ilk fark eden ve kendisine kimse inanmasa da sorunun üzerine gitmeyi cesaret eden karakter oluyor, sadece vücudunu göstererek oradan buraya kaçışırken aptallık ederek ölen karakterden bu karaktere evrilmeleri de çok güzel. Mama da cinsiyet ayrımcılığı denen illete yakalanmamış bir son dönem korku filmi olarak Bechdel testinden tam puanla geçiyor.

4 Ağustos 2013 Pazar

The Day The Earth Stood Still



Dün, online film izleme sitelerinden izleyecek bir şeyler ararken hafiften uyku da bastırmaya başlayınca çok yormayacak ama aynı zamanda da ilgi çekici olacak bir film izlemeye karar vermiştik. Yine bir "dünyanın sonu" filminde karar kıldığımızda bu filmi seçtik. Özellikle yeni versiyonunu seçtik ki retro bilim kurgu filmlerini çok çok sevsek de artık izlerken sadece sevimli geliyorlar. Bir uzaylı istilası filminde uzaylıları maskeli, uzay gemilerini tabaktan görmeyi tercih etmiyoruz ve bu aslında kötü bir alışkanlık.

Her ne ise, izlediğim her filmi aslında bu bloğa taşımıyorum, özellikle Hollywood filmlerini ve belki de "Yok canım bu film cinsiyet ayrımcılığı yapacak değil artık..." dediğim ama sonradan şaşırtan filmleri ifşa ediyorum ama bu film, Sezar'ın hakkını Sezar'a vermem gerektiği için bu blogda.

1 - Filmde en azından adını bileceğimiz kadar rol alan en az iki kadın karakter var mı?

Dünyanın sonu geldiğinde dünyayı kurtaran karakterlerin hep Amerikan ve hep erkek olmasına alışmış ve bunu kabullenmişken bu kez başrolde bir bilim insanı rolünde Jennifer Connelly var. Üstelik hem güçlü bir kadın karakter olsun diye tasarlanmamış, zayıf noktaları bulunan, yalnız bir anne rolünde, hem de oldukça güçlü bir kadın karakter. Demek ki kör gözüne parmağım demeden de kadın karakterleri kişilikli yapabiliyormuşsunuz Hollywood! 

Jennifer Connelly'nin, başlarda oğlunu emanet ettiği ve ismiyle seslendiği, bir kez de telefonla konuştuğu bir kadın karakter daha vardı ama esas ikinci kadın karakter olarak saymak istediğim kişi Kathy Bates. 

Açıkçası ucuz ve dandik bir film diye açtığımız (IMDb yine yanılttı) bu filmde ilk başta oyuncuların isimleri akarken Keanu Reeves dışındaki herkese teker teker şaşırıp en çok Monthy Python'dan tanıdığımız John Cleese'e ve Kathy Bates'e sevindim. Kendime oldukça güvenerek iddia ediyorum ki Kathy Bates'in oynadığı herhangi bir filmin cinsiyet ayrımcılığı yapan bir tutumda olma ihtimali çok düşük. Kendisi bir kere Hollywood'un istediği kadın oyuncu profilinin çok dışında, Hollywood, yaşlansa da ince, bakımlı ve güzel kalan Meryl Streep gibi kadınları severken Kathy Bates gençken bile ince ve bakımlı değildi, yaşlı kadın rollerinde de bu yüzden genelde kırılgan ve hanımefendi karakterleri değil, oldukça güçlü karakterleri oynuyor. Bu filmde de savunma bakanı olarak çok güzel bir iş çıkarmıştı. Film, Bechdel testinin ilk aşamasını Jennifer Connelly ve Kathy Bates ile çok rahat geçiyor. 

2 - Filmde bu iki kadın karakter birbirleriyle konuşuyorlar mı?

Birden fazla sahnede birbirleriyle konuşuyorlar ve bu sahnelerde başka karakterler de konuşmaya dahil olsa bile diyaloglar bu iki kadının yönettiği diyaloglar olarak kalıyor, tamamen birbirlerine yönelen sorular soruyor, birbirleriyle iletişim halinde kalıyorlar, film testin bu aşamasını da harika bir şekilde geçiyor.

3 - Bu iki kadın karakter birbirleriyle konuştukları zaman erkekler dışında bir konudan bahsediyorlar mı?

İşte bu aşama, çoğu zaman filmlerin testi geçemediği aşama olduğu halde, bu filmin en güçlü olduğu aşama. Zaten güçlü ve bağımsız kadın karakterler oluşturup çok güzel oyunculuk çıkardıkları gibi Jennifer Connelly ve Kathy Bates ne zaman karşı karşıya gelse senaryo için gerçekten çok büyük gelişmeler oluyor, bu iki kadının konuştuğu konular dünyanın kaderini belirliyor, birbirleriyle güçlerini sınıyorlar, neler yapıp neler yapamayacaklarını birbirleriyle konuşarak belirliyorlar ve tüm bunlar senaryoda çok gerekli adımlar oluyor. 

Genel Bakış: Dünyanın sonunun geldiği filmlerde elinden kolundan tutulup çekilerek felaket yöresinden kaçırılan, topuklu ayakkabılarla salak gibi zombilerden kaçmaya çalışan kadın karakterlerden, kalem eteklerle ve göğüs dekolteleriyle çalışmalarını yürüten bilim kadınlarından, kadın karakterlerin sadece "kurtarılması gereken" insan rollerini üstlenmesinden sıkıldıysanız mis gibi kadın karakterler içeren ve cinsiyet ayrımcılığı HİÇ yapmayan, bir sahnesinde bile böyle bir tavır sergilemeyen bir Hollywood filmiydi The Day The Earth Stood Still ve açıkçası beni şaşırttı, ben de hakkını verdim.

28 Temmuz 2013 Pazar

Forgetting Sarah Marshall



Bir film, Bechdel testini bu kadar mı geçemez? Komedi filmlerinin özellikle bu türleri, yani romantik komediden de beter bir şekilde ayrılık sonrası ya da barışma denemeleri komedileri, kesinlikle cinsiyet ayrımcılığında çığır açıyor, bu filmi de yine de beğendim, Russell Brand'i ve Jason Segel'i seviyorum, Get Him To The Greek'ten çok sevdiğim Aldous Snow karakterini yeniden izledim falan ama filmi Bechdel kuralına göre yorumlarsak, daha önce bu kadar kötü sınıfta kalmış bir film görmemiş bile olabilirim.


1 - Filmde en azından adını bildiğimiz iki kadın karakter var mı?

Sarah Marshall, filme kendi adını da verdiği üzere, terk eden esas karakterimiz, kendisini Kristen Bell oynuyor, bir de Mila Kunis'in oynadığı Rachel karakteri de var, film testin bu aşamasını rahatlıkla geçiyor. Hatta bir de bilgisayar ekranından gördüğümüz Liz karakteri var ama kendisinin senaryoya hiçbir katkısı yok, dandik birkaç güldürü sahnesi için orada bulunuyor, yine de adını biliyor muyuz, biliyoruz.

2 - Filmde bu iki kadın karakter birbirleriyle konuşuyorlar mı?

Sarah Marshall ve Rachel, birden fazla sahnede birbirleriyle konuşurken görülüyorlar, otelde Sarah Marshall'ın resepsiyona giderek Rachel'a eski sevgilisi hakkında bir şeyler sorduğu ve gözyaşlarını tutamadığı bir sahne var, restoranda hep birlikte yemek yedikleri bir sahne de var, yine otelde birbirleriyle konuştukları bir iki küçük sahne de var. Film, testin bu aşamasını da rahatlıkla geçiyor diyebiliyoruz.

3 - Filmde bu iki kadın, birbirleriyle konuştuklarında erkekler dışında herhangi bir konudan bahsediyorlar mı?

İşte zurnanın zırt dediği yer de testin bu aşaması oluyor. İki kadın karakterin birbirleriyle konuştukları iki önemli sahneden biri, filmin yükseldiği sahne olan birlikte yemek yeme sahnesi, bu sahnede zaten iki erkek de onlarla aynı masada oturuyor. Ve bu sahnede Sarah Marshall ile Rachel ilk başta bir - iki dakika erkekler dışında başka bir şeylerden bahsediyor gibi "görünmeye çalışıyorlar." Sarah Marshall'ın, eski sevgilisinin yanındaki hali ve tavırlarının değişmesi ve burnubüyük bir edayla Rachel'a Avustralya seyahatinden bahsetmesi, Kristen Bell'in ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlayan bir sahne iken bu tarz komedi filmlerinde kadınlara nasıl bir bakış açısıyla yaklaşıldığını da öyle bir gösteriyor ki, filmi izleyip o sahneyi görmeniz lazım. Kesinlikle bir kadının, kendisini kültürlü, entelektüel, ilginç gösterebilmek için ve kendisini eski sevgilisinin gözüne sokabilmek için ne kadar komik görünebileceğini, ne kadar kompleksli olabileceğini göstermek için fazlasıyla zorlanmış ve kadınların genelinin yüzeysel bir şekilde öyle davranabileceğini vurgulamıştı. Gerçek hayatta bir Sarah Marshall olsa, ünlü bir aktris olsa ve rockstar sevgilisiyle tatil yaparken eski sevgilisinin de o otelde olduğunu öğrense muhtemelen birkaç dakika içinde otel değiştirir ya da eski sevgilisiyle karşılaşmamak için müthiş bir istihbarat edinirdi ama işte, komedi filmi olacak ya, birlikte aynı masada yemek yiyecekler ve o kadın, kendini aşağılık bir duruma düşürecek. Kaldı ki o masada geçen sahnenin devamında da sürekli erkekler de kadınların konuşmalarına dahil oluyorlar, film, testin bu aşamasından o sahneyle geçemiyor, Avustralya seyahatinden konuşmaları da aslında bir şekilde erkeklerle ilgili.

İki kadın karakterin diyaloğa girdiği diğer sahne ise zaten buram buram erkeklerle ilgili, Sarah Marshall'ın, Rachel'a gidip eski sevgilisiyle aralarında bir şey olup olmadığını sorması ve kendini tutamayıp gözyaşı dökmesinden ibaret.

Genel Bakış: Bir komedi filminden, cinsiyet ayrımcılığına karşı bir tutum beslemesini beklemiyoruz. Zaten tam olarak neyle ilgili olduğunu afişinde bağırarak açıklayan bir "ayrılık sonrası içine düşülen durum komedisi" kadını "terk eden" ve erkeği "terk edilen" kimliğine sokarak senaryosunu kuruyor, çok fazla bir şey beklememek lazım. Fakat bu tarz komedilerin hepsinde kadının "önce terk eden, sonra kendisini komik durumlara düşüren, kompleksli ve erkeksiz bir halt beceremeyen" kimliğinde, erkeğin ise "önce terk edilen, sonra bu durumla başa çıkmak için kendini geliştirip kadınları kendisine mıknatıs gibi çekmeye başlayan ve eski sevgilisini tamamen aşan" kimliğinde olması sizin de canınızı sıkmıyor mu? Bu filmlerin hepsinde kadın karakter çok fazla içi boş, çok fazla yüzeysel ve çok fazla kötü. Gerçek hayatta hiçbir insanın bu kadar aşırı olmadığını, komedilerin de bu "aşırı" karakterlerden doğduğunu biliyorum fakat yine de bu komedi filmlerinin, sulu zırtlak romantik komedi filmlerinden bile daha çok cinsiyet ayrımcılığını tetiklediğini düşünüyorum. Yine de film, bu yanını gözardı edebiliyorsanız çok güzel bir film, bunu seven Get Him To The Greek'i de çok sever. Yine de bu yanını düşününce o kadar güldürmesine ve eğlenceli vakit geçirtmesine rağmen ağzımızda kekremsi bir tad bırakıyor.

29 Haziran 2013 Cumartesi

"World War Z" ve "Safety Not Guaranteed"


Merhabalar. Malum, gündem yoğundu, bırakın film izlemeyi, uyumayı, yemek yemeyi bile unuttuk. World War Z'yi izlemeye giderken bile Taksim'de karanfilli insanlara saldırıyorlardı, film başlayana dek oturduğumuz koltuktan sürekli Twitter ve Ekşi Sözlük'ü kontrol ediyorduk. Yine de yaklaşık bir aylık süreçten sonra yeniden normal hayatımızla ülke gündeminin dengesini kurabilmeye yeni yeni başladık.

World War Z

World War Z, uzun zamandır beklediğimiz bir filmdi. Filmi geniş bir bakış açısıyla da incelemek isterim aslında çünkü zombi miti birkaç yıldır gerçekten ilgi alanlarımda üst sıralarda ama bu blogda Bechdel testini uygulayıp geçip geçmediğine bakacağım:

1 - Filmde en azından adını bildiğimiz iki kadın karakter var mı?

Filmde zaten çok fazla karakter yok, bir nevi dünyanın sonu filmi izlediğimiz için zaten karakterlerimiz sınırlı. Buna rağmen filmde gördüğümüz kadınlar, Brad Pitt'in eşi rolünde oynayan kadın, İsrailli kadın asker, Brad Pitt'in iki kızı ve sağlık örgütü binasında çalışan kadın bilim insanı. Bunlardan en az ikisinin adını biliyoruz, benim isim hafızam filmler söz konusu olunca düşük olduğundan emin değilim ama Brad Pitt'in eşi rolündeki kadının adı Karin ya da Karen olmalı, İsrail askerinin adı da Segen. İlk aşamayı sorunsuz geçiyor.

2 - Filmdeki iki kadın birbiriyle konuşuyor mu?

Brad Pitt'in iki kızı, filmin başındaki kahvaltı sahnesinde birbirleriyle ve anneleriyle konuşuyorlar, Segen ile sağlık örgütü binasındaki kadın da yanılmıyorsam bir kez konuşuyorlar. "Eh işte" şeklinde bu aşamayı da geçiyor.

3 - Filmde iki kadın birbiriyle konuştuğunda erkekler dışında bir konudan bahsediyorlar mı?

Kahvaltı sahnesinde Brad Pitt, küçük kızına doğum günü için ne istediğini sorduktan sonra iki kızın kendi aralarında konuşma sahneleri tamamen kendi aralarında geçiyor, konuşmayı Brad Pitt başlatmış olsa da kendileri bağımsız bir sohbet yürütüyorlar ve küçük bir köpek yavrusu istemeleri gerektiğinden, köpek beslemekten ve büyük kardeşin astım ilacı alıp almadığından bahsediyorlar. Daha sonra anneleri de sohbete katıldığında üç kadın, Brad Pitt'ten bağımsız olarak astım ilacından, saçlarını taramaları gerektiğinden bahsediyorlar, daha sonra Brad Pitt yeniden konuşmaya dahil oluyor. Tüm bu konuşmaları uzun sohbetlerden sayamayız ve Brad Pitt hep konuşma sırasında orada, "eh işte" diyelim.

Segen ile kadın doktor da kendi aralarında birkaç kelimelik iletişim kuruyorlar, hangi silahın alınması gerektiğinden, Brad Pitt'in ilacı alıp alamayacağından endişeyle bahsediyorlar, bunu da "eh işte" kategorisinden sayıyorum, üçüncü aşamayı pek de mutlu etmeden geçiyor film.

Genel Bakış: Film yine erkek karakter egemenliğinde ve kadın karakterler narin, estetik açıdan filme katıldıkları apaçık belli. Brad Pitt'in karısı, zombi istilası esnasında topuklu kısa botlarla koşuyordu ve Segen'in de bir İsrail askeri olarak inanılmaz güzellikte olduğunu da unutmayalım. Üstelik bir asker karakterini oynarken Brad Pitt'i koruma görevini üstleniyordu fakat daha sonra yine bir anda Brad Pitt'in korumasına ihtiyaç duyan, zavallı, korunmaya muhtaç, kurtarılması gereken kadın rolüne dönüştü rolü. Film Bechdel testini 3 üzerinden 2,5 ile geçse de cinsiyetlerin dağılımı ve kadınların hikayedeki rolleri tatmin edici değildi. Filmden çıktığımızda ben de dahil olmak üzere Segen'in mükemmel masum seksapelitesinden bahsettik ve aramızdan biri de "O kadın doktorda da zeki seksiliği vardı ama eheh..." dedi, kadınlar filme konulma amaçlarını yerine getirmişler.


Safety Not Guaranteed

Bu filmi de uzun zamandır izlemek istiyordum, geçenlerde uyumadan önce izledim, çok da beğendim. Fakat Bechdel testi karşısında pek de sevimli görünmeyecek.

1 - Filmde en azından adını bildiğimiz iki kadın karakter var mı?

Tekrarlıyorum ki benim filmlerdeki karakterler konusundaki isim hafızam çok kötü olsa da başroldeki güzel kızımızın ve New Girl'de Nick'i oynayan karakterin (oha bundan sonra IMDb'den bakacağım karakterlerin adına bu ne ya?) unutamadığı eski sevgilisinin adını biliyoruz hatta yanılmıyorsam zaman yolculuğuna kafayı takmış olan diğer başrol oyuncusunun geçmişteki sevgilisinin adını da biliyoruz. Hatta hemen IMDb'den kontrol ediyorum, isimler şunlar: Darius, Liz ve geçmişteki sevgilinin adı da Belinda. İlk aşamayı rahatlıkla geçiyor.

2 - Filmdeki iki kadın birbiriyle konuşuyor mu?

Darius, Belinda'yla röportaj yapıyor, bu aşamayı da rahatlıkla geçiyor.

3 - Filmde iki kadın birbiriyle konuştuğunda erkekler dışında bir konudan bahsediyorlar mı?

Bu konuda ise film çuvallıyor. Darius'un Belinda'yla yaptığı röportaj zaten Kenneth üzerine, konuşmaları da hep Kenneth'in ekseninde devam ediyor. Zaten film boyunca iki kadının birbiriyle konuştuğu başka bir sahne de yokken bu sahnenin de bir erkek üzerine yapılmasıyla birlikte film Bechdel testinin bu aşamasını kesinlikle geçemiyor.

Genel Bakış: Bechdel testinin filmlerin kalitesini ölçmek için kullanılmadığını tekrarlamak lazım, bu film çok güzel bir filmdi. Fakat filmde rolü olan üç kadın karakterin de kurtarılmaya muhtaç, bir erkek üzerinden kendi hayatını şekillendirmeye hazır, bir erkeğin kendisi uğruna zaman yolculuğunu göze aldığı karakterler olduğunu görünce insan hüsrana uğruyor. Oysa Liz ve Darius üstelik güçlü karakterler olarak tasarlanmışlar belli ki, Darius'un antisosyal fakat kendi kendine yetebilen bir karakter olduğu çok vurgulanmış, Liz de eski sevgilisi için hayatını değiştirmeyi "sözde" reddediyor. Güçlü kadın karakterler olmaları istenmiş ama ne Darius'un kendini kurtarması için bir erkeği beklemesini, güvendiği ilk erkeğin peşinden gitmesini ne de Liz'in yıllar boyunca eski sevgilisini düşünmesini ve eski sevgilisiyle karşılaştığı anda ona yemek yapmayı teklif etmesini engelleyememişler ahah. Hele de Liz'in bir kadın olarak yemek yapmayı bir görev olarak üstlenmiş olması ve bir erkeğe onu etkilemek için sadece yemek ve seks sunması ve bunun da bir erkeğin ondan etkilenmesi için yetmesi hiç hoş değildi aslında. Ama yine de bunlara rağmen film gerçekten güzel. Zaten bu bir bağımsız film, World War Z'deki gibi inanılmaz seksi bir İsrail askeri izlerken bunun arkasındaki niyeti sezdiğimiz kadar kolay sezemeyiz bu filmdeki kadın karakterlerin amaçlarını ve kabul etmek de gerekir ki ne Darius ne de Liz pek de güzel kadınlar değildi. O yüzden World War Z'ye göre çok daha masum kalsa da yine de Bechdel testini de 3 üzerinden 2 ile geçemiyor.


29 Mayıs 2013 Çarşamba

Bechdel Testi Hakkında Birkaç Ek ve 2011 Oscar Adayları



Yukarıdaki video, Feminist Frequency sitesinden alınmıştır. Oscar ödüllerine 2011 yılı için aday gösterilen filmleri incelerken aslında daha da çok ilgimi çektiği üzere, Bechdel testini de kısa ve öz bir şekilde anlatmış olan Anita Sarkeesian'ın esas blogu için sitesini ziyaret edebilirsiniz: http://www.feministfrequency.com/about/

Ben olayı bir feminist olarak değil, tüketim toplumu ve cinsiyet ayrımcılığı karşıtı olarak inceliyorum, hatta feminist olduğumu da söyleyemem, bu konuda herhangi bir kaygım ve iddiam yok. Ancak kadın vücudunun metalaştırılmasına ve sanat eserlerinin, cinsellik pompalanarak satış ürünü haline getirilmesine ciddi anlamda karşıyım, Bechdel testi hakkında Türkçe kaynak olmadığını gördüğümde bu blogu açtığımda çevremden aldığım tepkilerin çoğu, "Ne gereksiz bir test. Bu, bir filmin iyi ya da kötü olup olmadığıyla ilgili bir kriter olamaz. Ne yani bunun aynısını erkekler için de yapalım o zaman? Neden sadece kadınlar için yapılıyor?" gibi küçümseyici cümleler oldu.

Öncelikle, çok gerekli bir test olup olmadığı, size ne düşündürdüğüyle ilgili. Dünya üzerinde var olan hiçbir görüş ya da hiçbir eser, gerekli olduğu için ortaya konmamıştır, insanlara farklı bakış açıları kazandırmak için ortaya atılmıştır. Alison Bechdel de, görsel sanat eserlerinde kadınların meta haline getirilmesine karşı olduğu için böyle bir test yaratmış. Evet, herhangi bir sanat eserini eleştirmek için en mükemmel yol değil, gerekli de değil. Ancak, kimi filmler, izlediğinizde sizi rahatsız ediyor, zaten konu akışıyla tamamen alakasız bir şekilde güzel kadınlar, memeler, bacaklar, dudaklar ekrana bir anda doluyor; kimileri ise bu kadar açık bir şekilde yapmıyor yapacağını. Örneğin Hobbit'te, romanda hiç dişi karakter olmamasına rağmen her filmi neredeyse üç saati bulan filmleri piyasaya sürmek istemeyen Peter Jackson'un, Galadriel'i de sürpriz bir şekilde LOTR üçlemesinden Hobbit'e de konduruverdiğini biliyorsunuz, Hobbit cinsiyetçi bir film değilmiş gibi görünüyor fakat bu testi geçemiyor, bu test, bir filmin cinsiyetçi yaklaşım içerip içermediğini görmek için önemli bir test, arada kaldığınız filmlerde gerçekten işe yarıyor. Aynı şekilde LOTR üçlemesinin filmlerinde de Arwen'in romanlarda olduğundan çok daha aktif olduğunu da söylesek sizin için şaşırtıcı olur mu bilmem. Ve evet, LOTR de aslında Eowyn gibi savaşçı bir kadın karakter içerip "I am no man!" gibi bir replikle kadın izleyicilerin ağzına bir parmak bal çalmış fakat yine de Arwen'i de geek kültüre bir mastürbasyon malzemesi yapmış. Bu testin gerekli olup olmadığını, kimi filmlerde bu gerçeği fark ettiğiniz zaman "Peki ben, gerçekten de erkek izleyiciler sıkılmasın diye araya serpiştirilmiş güzel kadınların oynadığı filmleri sinemada izleyip bu yapımcılara para kazandırmalı mıyım?" sorusunu sorarsanız anlayabilirsiniz, mesela Hobbit'in ikinci filminde, Lost'taki güzel kadının da oynayacağını okudum, kitapta gerçekten hiç kadın karakter görmemiştim, ince bir kitabın üç filme bölünmesi bile bir filmi meta haline getirdiği için hoşuma gitmiyordu, inceden inceye bir de ekranda kadın vücudunun da satılıyor olması, hiç hoşuma gitmedi.

"Bir filmin iyi ya da kötü bir film olup olmadığını bu test sayesinde anlayamayız ki?" isyanını da duydum, videoda da bunun hakkında güzel bir açıklama yer alıyor, bu testi geçememiş olan çok şahane filmler olduğu gibi (WALL-E geçemiyormuş mesela, benim de favorilerimdendir) bu testi geçen ve ucuz filmler de var. Mesela iki kadının erkekler hakkında olmayan sohbetleri, bu testi geçmek için bir ölçüydü fakat çoğu filmde kadınlar, erkekler hakkında konuşmasalar bile parfümler, kıyafetler, alışveriş, makyaj malzemeleri hakkında konuşuyorlar, teoride testi geçiyorlar, kendi ilgi alanları üzerine konuşuyorlar fakat bu da kadını meta haline getirip "Kadınlar sadece makyaj malzemeleri hakkında konuşur" diye aşağılamak sayılır. İşte bu testi geçen "chick-flick" diye tabir edilen kadın filmleri de bu sefer Bechdel testine bu kadar eğilmemi sağlayan tüketim toplumu nefretimi başka bir şekilde gazlıyor, bu kez de kadınlar, erkekler hakkında konuşmasalar bile güzellik hakkında ya da saç modelleri hakkında konuşmaya başlıyorlar, testi geçiyor evet, ama hala kötü ve cinsiyetçi bir film. Bu test, büyük bir kriter değil. Sadece bir yol.

"Bu test neden sadece kadınlar için uygulanıyor? Aynısının erkek versiyonunu da yapalım?" diye sorduğunuzda vereceğim cevap da şöyle oluyor, doksanlarda müzik piyasası genelde kadınlara albüm satın aldırmaya çalışırken müziği meta haline getirmişti, yakışıklı frontmanler ve boybandler, kadınlara albüm ve merchandise ürünleri satın aldırırken son zamanlarda yapılan çoğu film de erkekleri sinemaya yönlendirmeye çalışıyor ve sanat eserlerini ticari ürünlere çeviriyor. Kadın vücudunu erkeklere pazarlama amacını birebir taşımasa bile en azından "Dört erkeğin kendi arasında geyik muhabbeti yaptığı bir filmi ben erkeklere izletemem," anlayışı taşıyan yönetmenler ve yapımcılar sayesinde de biz Mallrats'te renk olsun diye birkaç kadını da görüyoruz. Oysa o kadınları o kurguda görmemize hiç gerek yok, o kadınların kurguya olan etkilerini diğer karakterler birbirlerine anlatırken anlıyoruz zaten, kendileri yer almıyorlar, erkeklerin gözünden ve erkeklerin kendi aralarındaki konuşmalarından öğreniyoruz hikayelerini, sadece "duruyorlar." Böyle bir pazar haline gelmiş olan sinema dünyasında zaten aksiyon, bilim kurgu, komedi ve korku filmlerinin çoğunda ana rolleri erkekler üstlenirken kadınlar ancak kırılgan rollerde, kurtarılacak karakterler olarak veya sadece "kadınlık" yaparak yer alıyorlar, bu yüzden bir filmin cinsiyetçi yaklaşımla çekilip çekilmediğini içindeki erkek karakterlerden çok kadın karakterlerin kullanım amacı belirtiyor.

Tüm bunlar, Bechdel testi ve sinema dünyasında kadın karakterlerin kullanımı hakkında Türkçe içerik olmadığı için açtığım bu blogun ilk adımları için gerekli açıklamalar, filmleri incelemeye de yavaş yavaş başlayacağız, yukarıdaki videoda dediğim gibi Feminist Frequency blogunun sahibi, 2011 yılı Oscar adaylığı sahibi filmleri incelemiş, oradan da yavaş yavaş ısınabiliriz, mesela Hugo, çok kısa bir diyalogla bu testten geçiyor, Meliere'in eşiyle Isabel'in konuştuğu bir sahnede, Meliere'in eşi "Eskiden aktrisler bugünkü gibi değildi," diyor. Fakat inanır mısınız tüm film boyunca aklımızda kalan dört kadın karakter başka hiçbir sahnede birbiriyle konuşmuyor. Midnight In Paris'te, sadece Inez ve annesinin alışveriş yaparken hasır bir koltuk hakkında konuştuğu bir sahne varmış, bu konuşmaya bile zaten Owen Wilson'un oynadığı karakter ve dükkan sahibi de katılıyormuş. Mesela Midnight In Paris'te Ella Fitzgerald, Gertrude Stein gibi pek çok entelektüel kadın görüyorduk fakat iki kadının birbiriyle iletişim kurduğu tek sahne, hasır bir koltuğu satın alıp almamak hakkında. Diğer örnekler için, videoyu izlemenizi tavsiye ederim, Anita hanımefendi çok güzel konuşan, çok akıcı bir anlatıma sahipmiş.


Not: Videoyu bana Twitter'dan Pınar yolladı, bu bloga bir katkısı olacağını düşündüğü için, sizler de katkısı olacağını düşündüğünüz materyalleri, filmleri, yazıları purple_sabbath@windowslive.com adresine ya da iletişim halindeysek Facebook'tan, Twitter'dan vb. iletebilirsiniz, bu blogu tek başıma yürütmektense konuya daha hakim olanlardan ya da başka bakış açıları katacak olan kişilerden alacağım katkılarla yürütmek benim için de daha zevkli olur.


27 Mayıs 2013 Pazartesi

Bechdel Testi Nedir?

Öncelikle selamlar.

2009'dan beri aktif olarak blog yazıyorum ve bu blogu yeni açtım. Çünkü kişisel blogdan ziyade bu, daha "derdi olan" bir blog ve kendi blogumda yayınlamak yerine özel bir alanı olsun istediğim birtakım incelemeleri burada yapacağım.

Bugün, Tumblr'da feminist bir arkadaşımın blogunda bir inceleme gördüm, Disney'in prenses filmlerinin Bechdel testini geçip geçmediği üzerine yazılmış uzun bir yazıydı, bu testten böyle haberdar oldum ve bir internet aramasıyla, hakkında Türkçe bir içerik olmadığını fark ettim.

Bechdel testi, kurgusal ürünlerde kadın ve erkek karakter kullanımına eğilen bir testmiş, Alison Bechdel adındaki Amerikan bir karikatürist tarafından ileri sürülmüş. Genellikle filmler üzerinde kullanılıyormuş, şöyle düşünün, bir film izliyorsunuz, Bechdel testini uygulamak istiyorsunuz, şu üç aşamayı geçip geçmediğine bakacaksınız:

1 - İzlediğiniz filmde en az iki kadın karakter, en azından adlarını bileceğimiz kadar kurguya dahil oluyorlar mı?

2 - Bu iki kadın karakter, filmde birbirleriyle hiç konuşuyorlar mı?

3 - Bu iki kadın karakter birbirleriyle konuştuklarında, erkekler dışında bir konudan bahsediyorlar mı?

Eğer bu üç aşamayı geçiyorsa, Bechdel testini geçmiş ve bu teste göre cinsiyetçi olmayan bir film izliyorsunuz. Eğer bu üç aşamadan en az birinde eleniyorsa film, cinsiyetçi pazara yönelik olarak tasarlanmış demek oluyormuş. Şöyle ki, üç saat boyunca ekranda hiç kadın göstermeden pazara ürün satamayacağını bilen bir yönetmen, filmin akışını hiç etkilemeyecek olsa bile iki güzel meme, bacak ya da dudak görebilelim diye kurguya etkisiz bir kadın yerleştirmiş ya da belki de bilinçaltında, hiç fark etmese de "Kadın, sadece erkek dünyasında öylesine var olan bir süstür," düşüncesi yerleşmiş demek.

Bechdel, bu fikri, bir arkadaşıyla birlikte, feminist eleştirilerde kullanılması için prototip bir test hazırlarken ortaya atıyor, sadece filmlerde değil, romanlarda, televizyon şovlarında, çizgi romanlarda da kullanılabilecek bir test ortaya çıkıyor. Bu blogda ben de izlediğim filmlerin bu testi geçip geçemediğini inceleyeceğim, gerçekten çok gözüme batan romanlara ve çizgi romanlara da uygulayabilirim.

Daha önceden yapılmış ve bu blogun fikrini ortaya çıkarmış olan Disney filmleri incelemesi de şurada:

http://ictenchan.tumblr.com/post/51419956863

Aladdin dışındaki tüm Disney filmlerinin de bu testi geçmesi, yüzümü kara çıkarmadı çünkü ateşli bir şekilde "Disney, filmlerinde kız çocuklarına beyaz atlı prenslerini beklemeleri gerektiğini aşılar!" diyen feministlere de katılmıyordum, Disney filmleri, arkadaşlığı, sevgiyi, hayvan sevgisini, paylaşmayı, doğa sevgisini, aile bağlarını oldukça destekliyordu, günümüzün çocuk filmleri ve televizyon şovlarıyla kıyaslanırsa hele, çocuk gelişimine onlardan çok daha güzel katkılar yapıyordu fakat çocuklarına Disney filmleri izletmeyeceğini söyleyen feministler oluyordu. Aladdin'de Jasmine dışında bir kadın göremiyor olmamız dışında hepsi de bu testi geçiyormuş.