28 Temmuz 2013 Pazar

Forgetting Sarah Marshall



Bir film, Bechdel testini bu kadar mı geçemez? Komedi filmlerinin özellikle bu türleri, yani romantik komediden de beter bir şekilde ayrılık sonrası ya da barışma denemeleri komedileri, kesinlikle cinsiyet ayrımcılığında çığır açıyor, bu filmi de yine de beğendim, Russell Brand'i ve Jason Segel'i seviyorum, Get Him To The Greek'ten çok sevdiğim Aldous Snow karakterini yeniden izledim falan ama filmi Bechdel kuralına göre yorumlarsak, daha önce bu kadar kötü sınıfta kalmış bir film görmemiş bile olabilirim.


1 - Filmde en azından adını bildiğimiz iki kadın karakter var mı?

Sarah Marshall, filme kendi adını da verdiği üzere, terk eden esas karakterimiz, kendisini Kristen Bell oynuyor, bir de Mila Kunis'in oynadığı Rachel karakteri de var, film testin bu aşamasını rahatlıkla geçiyor. Hatta bir de bilgisayar ekranından gördüğümüz Liz karakteri var ama kendisinin senaryoya hiçbir katkısı yok, dandik birkaç güldürü sahnesi için orada bulunuyor, yine de adını biliyor muyuz, biliyoruz.

2 - Filmde bu iki kadın karakter birbirleriyle konuşuyorlar mı?

Sarah Marshall ve Rachel, birden fazla sahnede birbirleriyle konuşurken görülüyorlar, otelde Sarah Marshall'ın resepsiyona giderek Rachel'a eski sevgilisi hakkında bir şeyler sorduğu ve gözyaşlarını tutamadığı bir sahne var, restoranda hep birlikte yemek yedikleri bir sahne de var, yine otelde birbirleriyle konuştukları bir iki küçük sahne de var. Film, testin bu aşamasını da rahatlıkla geçiyor diyebiliyoruz.

3 - Filmde bu iki kadın, birbirleriyle konuştuklarında erkekler dışında herhangi bir konudan bahsediyorlar mı?

İşte zurnanın zırt dediği yer de testin bu aşaması oluyor. İki kadın karakterin birbirleriyle konuştukları iki önemli sahneden biri, filmin yükseldiği sahne olan birlikte yemek yeme sahnesi, bu sahnede zaten iki erkek de onlarla aynı masada oturuyor. Ve bu sahnede Sarah Marshall ile Rachel ilk başta bir - iki dakika erkekler dışında başka bir şeylerden bahsediyor gibi "görünmeye çalışıyorlar." Sarah Marshall'ın, eski sevgilisinin yanındaki hali ve tavırlarının değişmesi ve burnubüyük bir edayla Rachel'a Avustralya seyahatinden bahsetmesi, Kristen Bell'in ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlayan bir sahne iken bu tarz komedi filmlerinde kadınlara nasıl bir bakış açısıyla yaklaşıldığını da öyle bir gösteriyor ki, filmi izleyip o sahneyi görmeniz lazım. Kesinlikle bir kadının, kendisini kültürlü, entelektüel, ilginç gösterebilmek için ve kendisini eski sevgilisinin gözüne sokabilmek için ne kadar komik görünebileceğini, ne kadar kompleksli olabileceğini göstermek için fazlasıyla zorlanmış ve kadınların genelinin yüzeysel bir şekilde öyle davranabileceğini vurgulamıştı. Gerçek hayatta bir Sarah Marshall olsa, ünlü bir aktris olsa ve rockstar sevgilisiyle tatil yaparken eski sevgilisinin de o otelde olduğunu öğrense muhtemelen birkaç dakika içinde otel değiştirir ya da eski sevgilisiyle karşılaşmamak için müthiş bir istihbarat edinirdi ama işte, komedi filmi olacak ya, birlikte aynı masada yemek yiyecekler ve o kadın, kendini aşağılık bir duruma düşürecek. Kaldı ki o masada geçen sahnenin devamında da sürekli erkekler de kadınların konuşmalarına dahil oluyorlar, film, testin bu aşamasından o sahneyle geçemiyor, Avustralya seyahatinden konuşmaları da aslında bir şekilde erkeklerle ilgili.

İki kadın karakterin diyaloğa girdiği diğer sahne ise zaten buram buram erkeklerle ilgili, Sarah Marshall'ın, Rachel'a gidip eski sevgilisiyle aralarında bir şey olup olmadığını sorması ve kendini tutamayıp gözyaşı dökmesinden ibaret.

Genel Bakış: Bir komedi filminden, cinsiyet ayrımcılığına karşı bir tutum beslemesini beklemiyoruz. Zaten tam olarak neyle ilgili olduğunu afişinde bağırarak açıklayan bir "ayrılık sonrası içine düşülen durum komedisi" kadını "terk eden" ve erkeği "terk edilen" kimliğine sokarak senaryosunu kuruyor, çok fazla bir şey beklememek lazım. Fakat bu tarz komedilerin hepsinde kadının "önce terk eden, sonra kendisini komik durumlara düşüren, kompleksli ve erkeksiz bir halt beceremeyen" kimliğinde, erkeğin ise "önce terk edilen, sonra bu durumla başa çıkmak için kendini geliştirip kadınları kendisine mıknatıs gibi çekmeye başlayan ve eski sevgilisini tamamen aşan" kimliğinde olması sizin de canınızı sıkmıyor mu? Bu filmlerin hepsinde kadın karakter çok fazla içi boş, çok fazla yüzeysel ve çok fazla kötü. Gerçek hayatta hiçbir insanın bu kadar aşırı olmadığını, komedilerin de bu "aşırı" karakterlerden doğduğunu biliyorum fakat yine de bu komedi filmlerinin, sulu zırtlak romantik komedi filmlerinden bile daha çok cinsiyet ayrımcılığını tetiklediğini düşünüyorum. Yine de film, bu yanını gözardı edebiliyorsanız çok güzel bir film, bunu seven Get Him To The Greek'i de çok sever. Yine de bu yanını düşününce o kadar güldürmesine ve eğlenceli vakit geçirtmesine rağmen ağzımızda kekremsi bir tad bırakıyor.