Yukarıdaki video, Feminist Frequency sitesinden alınmıştır. Oscar ödüllerine 2011 yılı için aday gösterilen filmleri incelerken aslında daha da çok ilgimi çektiği üzere, Bechdel testini de kısa ve öz bir şekilde anlatmış olan Anita Sarkeesian'ın esas blogu için sitesini ziyaret edebilirsiniz: http://www.feministfrequency.com/about/
Ben olayı bir feminist olarak değil, tüketim toplumu ve cinsiyet ayrımcılığı karşıtı olarak inceliyorum, hatta feminist olduğumu da söyleyemem, bu konuda herhangi bir kaygım ve iddiam yok. Ancak kadın vücudunun metalaştırılmasına ve sanat eserlerinin, cinsellik pompalanarak satış ürünü haline getirilmesine ciddi anlamda karşıyım, Bechdel testi hakkında Türkçe kaynak olmadığını gördüğümde bu blogu açtığımda çevremden aldığım tepkilerin çoğu, "Ne gereksiz bir test. Bu, bir filmin iyi ya da kötü olup olmadığıyla ilgili bir kriter olamaz. Ne yani bunun aynısını erkekler için de yapalım o zaman? Neden sadece kadınlar için yapılıyor?" gibi küçümseyici cümleler oldu.
Öncelikle, çok gerekli bir test olup olmadığı, size ne düşündürdüğüyle ilgili. Dünya üzerinde var olan hiçbir görüş ya da hiçbir eser, gerekli olduğu için ortaya konmamıştır, insanlara farklı bakış açıları kazandırmak için ortaya atılmıştır. Alison Bechdel de, görsel sanat eserlerinde kadınların meta haline getirilmesine karşı olduğu için böyle bir test yaratmış. Evet, herhangi bir sanat eserini eleştirmek için en mükemmel yol değil, gerekli de değil. Ancak, kimi filmler, izlediğinizde sizi rahatsız ediyor, zaten konu akışıyla tamamen alakasız bir şekilde güzel kadınlar, memeler, bacaklar, dudaklar ekrana bir anda doluyor; kimileri ise bu kadar açık bir şekilde yapmıyor yapacağını. Örneğin Hobbit'te, romanda hiç dişi karakter olmamasına rağmen her filmi neredeyse üç saati bulan filmleri piyasaya sürmek istemeyen Peter Jackson'un, Galadriel'i de sürpriz bir şekilde LOTR üçlemesinden Hobbit'e de konduruverdiğini biliyorsunuz, Hobbit cinsiyetçi bir film değilmiş gibi görünüyor fakat bu testi geçemiyor, bu test, bir filmin cinsiyetçi yaklaşım içerip içermediğini görmek için önemli bir test, arada kaldığınız filmlerde gerçekten işe yarıyor. Aynı şekilde LOTR üçlemesinin filmlerinde de Arwen'in romanlarda olduğundan çok daha aktif olduğunu da söylesek sizin için şaşırtıcı olur mu bilmem. Ve evet, LOTR de aslında Eowyn gibi savaşçı bir kadın karakter içerip "I am no man!" gibi bir replikle kadın izleyicilerin ağzına bir parmak bal çalmış fakat yine de Arwen'i de geek kültüre bir mastürbasyon malzemesi yapmış. Bu testin gerekli olup olmadığını, kimi filmlerde bu gerçeği fark ettiğiniz zaman "Peki ben, gerçekten de erkek izleyiciler sıkılmasın diye araya serpiştirilmiş güzel kadınların oynadığı filmleri sinemada izleyip bu yapımcılara para kazandırmalı mıyım?" sorusunu sorarsanız anlayabilirsiniz, mesela Hobbit'in ikinci filminde, Lost'taki güzel kadının da oynayacağını okudum, kitapta gerçekten hiç kadın karakter görmemiştim, ince bir kitabın üç filme bölünmesi bile bir filmi meta haline getirdiği için hoşuma gitmiyordu, inceden inceye bir de ekranda kadın vücudunun da satılıyor olması, hiç hoşuma gitmedi.
"Bir filmin iyi ya da kötü bir film olup olmadığını bu test sayesinde anlayamayız ki?" isyanını da duydum, videoda da bunun hakkında güzel bir açıklama yer alıyor, bu testi geçememiş olan çok şahane filmler olduğu gibi (WALL-E geçemiyormuş mesela, benim de favorilerimdendir) bu testi geçen ve ucuz filmler de var. Mesela iki kadının erkekler hakkında olmayan sohbetleri, bu testi geçmek için bir ölçüydü fakat çoğu filmde kadınlar, erkekler hakkında konuşmasalar bile parfümler, kıyafetler, alışveriş, makyaj malzemeleri hakkında konuşuyorlar, teoride testi geçiyorlar, kendi ilgi alanları üzerine konuşuyorlar fakat bu da kadını meta haline getirip "Kadınlar sadece makyaj malzemeleri hakkında konuşur" diye aşağılamak sayılır. İşte bu testi geçen "chick-flick" diye tabir edilen kadın filmleri de bu sefer Bechdel testine bu kadar eğilmemi sağlayan tüketim toplumu nefretimi başka bir şekilde gazlıyor, bu kez de kadınlar, erkekler hakkında konuşmasalar bile güzellik hakkında ya da saç modelleri hakkında konuşmaya başlıyorlar, testi geçiyor evet, ama hala kötü ve cinsiyetçi bir film. Bu test, büyük bir kriter değil. Sadece bir yol.
"Bu test neden sadece kadınlar için uygulanıyor? Aynısının erkek versiyonunu da yapalım?" diye sorduğunuzda vereceğim cevap da şöyle oluyor, doksanlarda müzik piyasası genelde kadınlara albüm satın aldırmaya çalışırken müziği meta haline getirmişti, yakışıklı frontmanler ve boybandler, kadınlara albüm ve merchandise ürünleri satın aldırırken son zamanlarda yapılan çoğu film de erkekleri sinemaya yönlendirmeye çalışıyor ve sanat eserlerini ticari ürünlere çeviriyor. Kadın vücudunu erkeklere pazarlama amacını birebir taşımasa bile en azından "Dört erkeğin kendi arasında geyik muhabbeti yaptığı bir filmi ben erkeklere izletemem," anlayışı taşıyan yönetmenler ve yapımcılar sayesinde de biz Mallrats'te renk olsun diye birkaç kadını da görüyoruz. Oysa o kadınları o kurguda görmemize hiç gerek yok, o kadınların kurguya olan etkilerini diğer karakterler birbirlerine anlatırken anlıyoruz zaten, kendileri yer almıyorlar, erkeklerin gözünden ve erkeklerin kendi aralarındaki konuşmalarından öğreniyoruz hikayelerini, sadece "duruyorlar." Böyle bir pazar haline gelmiş olan sinema dünyasında zaten aksiyon, bilim kurgu, komedi ve korku filmlerinin çoğunda ana rolleri erkekler üstlenirken kadınlar ancak kırılgan rollerde, kurtarılacak karakterler olarak veya sadece "kadınlık" yaparak yer alıyorlar, bu yüzden bir filmin cinsiyetçi yaklaşımla çekilip çekilmediğini içindeki erkek karakterlerden çok kadın karakterlerin kullanım amacı belirtiyor.
Tüm bunlar, Bechdel testi ve sinema dünyasında kadın karakterlerin kullanımı hakkında Türkçe içerik olmadığı için açtığım bu blogun ilk adımları için gerekli açıklamalar, filmleri incelemeye de yavaş yavaş başlayacağız, yukarıdaki videoda dediğim gibi Feminist Frequency blogunun sahibi, 2011 yılı Oscar adaylığı sahibi filmleri incelemiş, oradan da yavaş yavaş ısınabiliriz, mesela Hugo, çok kısa bir diyalogla bu testten geçiyor, Meliere'in eşiyle Isabel'in konuştuğu bir sahnede, Meliere'in eşi "Eskiden aktrisler bugünkü gibi değildi," diyor. Fakat inanır mısınız tüm film boyunca aklımızda kalan dört kadın karakter başka hiçbir sahnede birbiriyle konuşmuyor. Midnight In Paris'te, sadece Inez ve annesinin alışveriş yaparken hasır bir koltuk hakkında konuştuğu bir sahne varmış, bu konuşmaya bile zaten Owen Wilson'un oynadığı karakter ve dükkan sahibi de katılıyormuş. Mesela Midnight In Paris'te Ella Fitzgerald, Gertrude Stein gibi pek çok entelektüel kadın görüyorduk fakat iki kadının birbiriyle iletişim kurduğu tek sahne, hasır bir koltuğu satın alıp almamak hakkında. Diğer örnekler için, videoyu izlemenizi tavsiye ederim, Anita hanımefendi çok güzel konuşan, çok akıcı bir anlatıma sahipmiş.
Not: Videoyu bana Twitter'dan Pınar yolladı, bu bloga bir katkısı olacağını düşündüğü için, sizler de katkısı olacağını düşündüğünüz materyalleri, filmleri, yazıları purple_sabbath@windowslive.com adresine ya da iletişim halindeysek Facebook'tan, Twitter'dan vb. iletebilirsiniz, bu blogu tek başıma yürütmektense konuya daha hakim olanlardan ya da başka bakış açıları katacak olan kişilerden alacağım katkılarla yürütmek benim için de daha zevkli olur.